GEREKSİZLİK KONUSU
Ne bu sesler?
Ne bu sözler?
Gerekli doğrular…
Gerekli değil artık
Müdür?
Müdür!
İki kulak, bir ağız
Üstüne üstlük;
“Dilin kemiği yok!”
İki dinle, bir söyle
Bu beyin,
Bu kalp,
Bu beden (ya da cisim),
Ve can
Bana lâzım değil
Al!
Tepe tepe kullan!
* Bir şiir bir geceye değer, / Bir şiir bir uykuya değer, / Bir şiir bir uyanmaya değer, / Bir şiir bir sigaraya değer, / Bir şiir bir rakıya değer, / Bir şiir bir şarkıya değer, / Bir şiir bir türküye değer, / Bir şiir bir ağrıya değer, / Diye diye… / Meğer. Özdemir ASAF (BİLSEYDİ EĞER Şiiri)
2012
GEREKLİLİK
Sabır, sabır, sabır…
İnsana lâzım
Hatta gerekli
“Sabrın sonu selâmet!” de derler
Sabrın sonuna gelmeden
sabır taşı çatlarsa eğer
“O benim işte!”
* Şiirin, düzyazıdan ayrıldığı nokta şudur: Az sözcükle çok şey söylemek. François Marie AROUT (VOLTAIRE)
VAY! VAY! VAY!
Kriz varmış, teğet geçmiş (miş) olsun-varsın!
Yoksulluk ne? Milli gelirle yok, bakarsın!
Ramazan, Cuma, namazı serbest yaparsın
Kuzey Kıbrıs mı? Onun için bahane çok!
Din siyasete âlet, olmamış ki lâik;
Böylelerine ilensen ne desen lâyık,
Allah’tan sıhhat, devletten beleş aylık
Dine sığınırlar, amahaksızlık çok!
Hepsi devleti yiyen, sömüren akbaba,
Eklenenlerin de çoğu; eş-dost-akraba,
Ahrette de bir olacaklar mı acaba?
Bilmem, bilemem, bilmemin de imkânı yok!
Sadıkanedir davranış bizden, yandaşa,
O halde ihtiyaç yoktur, dost, arkadaşa,
Gâzâ deyip vur abalıya, gel savaşa
Çünkü sizden başkasına hayat hakkı yok!
Şeriat demiş; “Bir asıl, üç yedek kuma”
Anlayamadım, her şeyleri muamma,
Sığınırlar din-kitap-Kur’an deyip amma
Açtır gözleri daima, olamazlar tok!
Sübhaneke boncuğu, Kur’an’da tecvit iş,
Nelere el atsalar tuttururlar dikiş,
Kadın olmasa türbanla o kadar rüküş,
Ama erkeğinin bu sözlere karnı tok.
Fakir-fukara sokaktan karton-pet toplar,
Devletin polisi, hem biberler, hem coplar,
Lâiklik deyince dinci yerinden hoplar
Sen istediğince gerçeği gözüne sok!
“Açılım” diye nasıl açılıyoruz bak?
Terörle nasıl içten sarsılıyoruz bak?
Toparlanacak iken saçılıyoruz bak,
Şehit haberleri atıyor, kalplere ok!
Enflâsyon düşükmüş, büyüyormuşuz maval,
AB’ye mi girecekmişiz? Canım, hayal!
Pazarlardan domatesi, hıyarı say al,
İşte bu haberler ediyor insanı şok.
Yüzde elli… İki kişiden biri demek,
Nafile bunlardan bir akıl dilemek,
Gücünün yettiği kadar versen de emek,
İnanmayınız olmaz, onlardan bir .ok!
* Mümkün olup bir şairin yüreğine girebilseydik orada heyecan, acı, gözyaşı ve hüzün görürdük. John BROADUS WATSON
70. YAŞA…
Ne kadar küsur yıl sonra
bir yanda
yaşama etki çabası, kin, nefret
diğer yanda
sitem, kinaye, ima, muaheze
yükselen ses…
Demek ki ben bu dünyaya fazlayım
ölmeliyim
ölüme hazır olmalıyım
ilk fırsatta
deneyeceğim!
* Şiirin içine girerken bana bazı şarkılar lâzım ahbap. Hafif şarkılar, acı olmayan şarkılar. Didem MADAK
İNSAN DEMELİYİM!
-Nazım Hikmet RAN’a sığınaraktan-
İnsan…
-Demek istiyorum, ama içimden gelmiyor,
Gene de gayret edeyim, deneyeyim…-
Ey insan;
Keçi gibisin; inatçı,
Katır gibisin; huysuz,
Eşek gibisin; geçimsiz,
Yarasa gibisin; geceye yâr diyen,
şer yerine günden umutsuz
Tilki gibisin; sinsi,
Yılan gibisin; soğuk,
Akrep gibisin; sıkışınca kendine kıyan,
Piranha gibisin; yiyip bitiren,
Asalak, tufeyli gibisin; bit, pire kene gibi
Domuz gibisin; kıskançlığı bilmeyen…
Düşmanlığını gizlersin,
Dost-arkadaşlık umurunda olmadan
Sevgi-saygı yer etmez gönlünde
Ve de;
Tanrının kulu olmak yerine
Kulun kulu olduğunu gizlersin.
Keşke adam olabilseydin…
(Umudum yok ya, hani)
Adam olmak gibi,
Adam olmak anlamında
“Ucuz adam” gibi
bile
hatta…
* Hayatımda hiçbir zaman bir ağaç kadar güzel bir şiir görmedim. Şiirleri yazan benim gibi çılgınlardır. Fakat ağaçları yapan Tanrı’dır. Henry Wadsword LONGFELLOW
DESEM Kİ SAKLADIM…
İlk akrostiş şiirimdin, hem duyumsadığım
İlk yokluğunu yaşadığım ayrıca
Beni sensizliğe
Mahkûm edercesine
Sessiz nedametleri yaratıp yaşatışın…
Bin Ah’la tükenirken ömrüm ve
Ben yalnızlığımı yaşarken
Tek sen yaşadın varlığımda
Eğer Erol yaşadıysa gönlünde
Bir nedeni olmalı unutmayışının…
Sabah akşam gün boyu
Kış-yaz mevsimlerde
Ebet yoğuşurken kendimde
Sen eceli efsunlayıp
Verdin neden bilmem elime?...
Edemem Ah! Hem asla…
Bu yasak olmalı bana
Küskün sabırla dönüşümsüz
Ben eski, eskimiş bir hatıra
Bu nedenledir ki özlemim…
* Birbirine aykırı çift başlı bir mahlûk olan şairde, biri süflî ve mahkûm, öbürü ulvî ve hâkim iki kutup var… Bunların biriyle şair, insanoğlunun en altında; öbürüyle de nebiler veliler ayrı, en üstünde… Necip Fazıl KISAKÜREK
ANLAMAK ZOR
Tüm aydınlıklar insana yönelikken
Neden karanlığa dönmek ister ki insanlar?
Günde güneş
Gecede ay-yıldızlar
yakamoz
yol-yordam belletmek isterlerken…
Anlayamam.
* Şiirin anlamına ilişkin her tanım ve ifadenin merkezinde bizatihi kendi gerçekliğimiz yer almaktadır. José Ortega y GASSET
FARKINDA OLMAK
Bir tebessüm mutlu eder insanı
kesilir ayakları yerden
yükselir göğe başı
Bir sitem ise kahreder insanı
yer yarılır
dibe çeker ayakları
Bir istihza dolu bakış
yani bir ima ise
öldürür insanı…
Ve en kötüsü
insan
-yani karşısındaki-
farkında değildir
belki de farkında olmak arzusu yoktur
Belki -belki de-
aklından bile geçmiyordur
farkında olmak…
* Şiir sözün unutulmayanıydı, ölümün elinden bir şeyler kurtarmak demekti. En güzel sözler şiir biçiminde söylenen sözlerdi ve gök kubbenin altında en uzun yaşayan sözler de şiir kalıbına girerse yaşayabiliyordu. İskender PALA
AYDINLIK
Simsiyah, kopkoyu bulutlarla
kararmış bir dünya
çakan şimşeklerin,
düşen yıldırımların gücü
yetersiz
karanlığı aydınlatmağa gün ortasında
Güneşin zerresi bile olamaz
ufacık birikimler
Yaşamda da karanlıklar
Güneş gibi
Güneşin aydınlattığı gibi aydınlanmalı
Aydınlık olmalı
-bence-
* Bazı şairler, şiir kitabı yazar. Bazısının bir dizesi kitap. Yaşar SÖKMENSÜER
DATÇA-BODRUM- İZMİR-ANKARA DÖRTGENİNDE (1)
Bekle beni geliyorum
Dünyanın merkezi Bodrum
Daha sonra geçeceğim Datça’ya
İşte budur anlatmak istediğim durum.
*
Değişti kararım
aynalarda idi dijital
yaşama gayretini
yaşamağa başladım
mutluyum.
*
Doğuşunu gördün mü
ya da seyrettin mi
güneşin hiç?
Bir bebeğin dünyaya gelişi gibi
muhteşem!
*
Yazı yaşarken
kışa özlem nedir?
Kışa “karakış” denir
Baharlar ve yaz
ak değil midir?
*
Dalgaların sessizliğinde
onların musiki dolu ritminde
ve palmiyelerin salınımında
kendini arayanım
ben
ve
kendini bulamayan…
* Dizeleri alt alta yığılı duygusal metinler nasıl şiir olamıyorsa, anlamlandırılma derdi olmayan ahenkli metinler de şiirden uzaktır. Yelda KARAKAŞ
DATÇA-BODRUM- İZMİR-ANKARA DÖRTGENİNDE (2)
*
Gemiler denizde,
uçaklar havada
bir sürü motorlu, motorsuz taşıtlar karada
gelip geçiyorlar
şuralardan, buralardan, oralardan…
Bilemiyorum
kaç tanesi “Sevda yüklü?”
Bildiğim
hepsinin yükleri var
belli-kesin;
benim sevdamsa?
İnanmayan -varsa-
içlerine baksın onların
eğer görebilirlerse…
*
Dalgaların ritmi nasıldır?
Bilir misiniz?
Musikinin do’su, re’si gibi
Metronomun salınışının
Ya da bir saatin tik-takları gibi
Nefes alıp-veren bir insanın yaşamı gibi
Ama tek fark insan için
bu seslerde ölünmez
hatta
ölünemez…
* Şiir, şairin kendini okurlarına dayatmasıdır. Ulaş Başar GEZGİN
DATÇA-BODRUM- İZMİR-ANKARA DÖRTGENİNDE (3)
*
“Ol mahiler ki derya içredirler
deryayı bilmezler” demiş biri
Ben derim ki;
“Bir kısım insanlar cennettedirler”
ama
“Cenneti; öldüklerinde gidecekleri yer”
sanırlar.
Hazin!
*
Adalar…
Türk Bayrağı
deniz…
Beni benden alan
beni bana iade etme çabası olmayan
çapkınlar…
İnsanın ölesi gelir
Böyle olmalı yaşamın sonu!
“Hayır!” diyenin
alnını karışlarım!
*
Rüya ve hülya yaşanmaz
hissedilir
Sevgi ve aşk hissedilmez
(belki, ama)
Yaşanır!
* Yaşama işkencesinden(!) bile iyimser şiirler çıkabilir. Talat Sait HALMAN
DATÇA-BODRUM- İZMİR-ANKARA DÖRTGENİNDE (4)
Bu oksijen, iyot dolu güzellik âleminde
bir sigara yaksan
o sigara kendi kendini bitirir mum gibi,
ciğerlerinin zarar görmesini istemezcesine…
Bir içki açsan
Can Yücel’in dileği gibi
Denize,
ya da Selahattin Pınar’ın vasiyeti gibi
(olacak) mezarın yerine
yine denize dökesin gelir
kalbini, bedenini düşünürcesine.
Bu dünya korur, gözetir seni
yaşarken tüketmez
tüketmek istemez seni
hem asla!
* Şiirlerim, yemişin içini, şiir hakkında düşündüklerim de kabuğunu gösteriyor. Necip Fazıl KISAKÜREK
GEREKSİZ DUA
Avuçlar açılır;
bir bayram, bir Cuma,
ya da bir vakit namazı sonrasında
“Hey Tanrı’m!” diye başlayan…
Oysa Tanrı, dünyevi dileklere
cevap vermek zorunda olan bir
Danışma Memuru mu ki?
“Hay Allah iyiliğinizi versin!”
Başka ne denir ki?
* Dolaylı anlatımın en güzelidir şiir… Aklımızı hayallere teslim etmektir bir bakıma. Mustafa Nihat MALKOÇ
AYDINLIK ÜZERİNE
Gece,
Aydınlık…
Siyahın, karanın, karanlığın olması mümkünsüz
mehtap yerinde, yıldızlar yerlerinde
yakamoz
aynen yerinde.
Şehir aydınlık
apaydınlık hem.
Şehrin sesleri gürültüyü unutmuş
şehrin sesleri de aydınlık…
İnsan bu aydınlıkta
Tanrı geceyi ayartmışsa da
aydınlığı yaşıyor
aydınlığı yaşayabilir
ancak!
* Şiir ruhuma candır. Şahin ÇANDIR
TANRI
Bir kuş -belki bir martı-
Tanrıya uzanan yolda…
Öyle değil midir?
Tanrı için hep eller açılır göğe
tüm işaretler, gökyüzünedir
hangi dinden, hangi mezhepten olursan ol,
hatta kâfir, ateist olsan bile…
Oysa Tanrı;
her zaman
her yerdedir
bugün
yarın
yarından sonra da…
* Şair kendi tarlasına su isteyen kişidir. Bu istek, çekişmelere, çatışmalara yol açar. Sonra bu su, bazen faydalı ürünler verir, bazen baldıran otları... Ne olursa olsun şiir, bir tarlayı koruma çabasıdır. AFORİZMA
YAŞAMAK (kaçıncı kez)
Tanrı insana
el-ayak, göz-kulak
kısaca beden vermiş.
Eklemiş beyni de o bedene
ama kalbi serbest bırakmış
kendisi için.
Kalp kendini
boş bırakmak için direniyorsa
ne gereği var bedenin
“Yaşamak” diye adlandırılan dünyada…
* Bir gün aklına gelecek olursam, / Bana şiir ısmarla. / Eylül’ü konuşalım. Cemal SÜREYA
ÖMÜR
Sabah ile akşam arasına sıkışan aydınlık,
yaşanan
Akşam ile sabah arasında uzaklık upuzun
Ölü zaman
Günlerde uzar yaşam
Gecelerde tükenir
Ve biz buna
“Ömür” deriz
-maalesef-
* Kadının şiirle olan bağı binlerce yıldır sürüp gidiyor. Selahattin YILDIRIM
NE DESEM? BİLMEM Kİ!
Kan… Dudaklar; kıpkırmızı,
Süt… Ten; bembeyaz,
Deniz… Gözler; masmavi,
Selvi… Endam; upuzun,
Başak… Saçlar; sapsarı,
Ateş… Eller sımsıcak,
Ve ben…
Ona âşık, çok âşık, hep âşık…
* Şiir, bir köpük kadar yeni, bir kaya kadar eskidir. Ralph Waldo EMERSON
GÖZLER VE ELLER
Kalpteki sevgiyi sadece,
sesler mi yansıtır dudaklarda?
Gözlerin, ellerin işi ne o zaman?
“Seviyorum!” demek her şeye yetiyor
her şeyi anlatıyorsa
anlatabiliyorsa
Lânet olsun
Ellere-gözlere…
* Şiir sadece hayatın bir delilidir. Hayatınız iyi yanıyorsa şiir sadece küldür. Renee CARLINO
SEVGİ ÜSTÜNE
İnsanın doğasında
mutluluğu dilemek varsa eğer
Mutlu olabilir
bir deniz kenarında
bir çölde, bir vaha kenarında da
ama eğer sevgi yoksa
doğanın yanında
yaşadığı sadece seraptır,
gördüğü değil.
* Şair; imge, benzetme, eğretileme, alegori gibi araçların yardımıyla kurduğu şiir diliyle, gerçekliği oluşturan nesnelerin tek tek kendilerini ve bu nesneler arasındaki ilişkileri bozar, yeniden düzenler, denetler. Salih BOLAT
YANLIŞLIK
“Ben bu dünyaya yanlış gelmişim!” demiş şair,
Ben de, bence de.
Darwin’e yuh!
Âdem’e, Havva’ya da yuh!
-Kim için hangisi doğruysa?-
Güzelim dünya
kirlenmiş
kir içinde
ve
kirlenmekte hâlâ…
* Yüzünüzü acıya çevirin, şiir orada. Tuğrul KESKİN
AHLÂK
Namusun, dürüstlüğün simgesi
yaşanan şekil ise eğer
Dürüst olmayan yoktur,
namussuz yoktur
şekillerince
kendi dünyalarında.
el işte, göz oynaşta olsa bile
eğer kitaba, kitabına uygunsa…
Aferin!
* Şiir düşüncelerle değil, sözcüklerle yazılır. Stéphane MALLARME
BİR RÜYA ÂLEMİNDEN GERÇEĞE
Datça’dan çıkınca feribotla yola,
Şirin Bodrum’da verdik ufak bir mola,
Eğlenmedik hiç, bakmadık sağa-sola
Ankara’ya göründü yol özlem dolu.
Datça’da dün-bugün Can Yücel adı,
Bodrum’da Zeki Müren Bodrum’un tadı,
Halikarnas Balıkçısının da yâdı
Tümünün kişiliği beynimde saklı.
Bir güzel dünya ki gök deniz, yer deniz,
Hepsi gerçekten yaşamdan birer iz,
Neşe dolu mavide sanki bet-beniz
Biz dünyada değil sanki evrendeyiz.
Can olan doğada ve yaşamda nedir?
Can yaşamamışsa acep kiminledir?
Bir canlı sesi âleme olur fecir
Sonrası yok, insan kendi içindedir!
Dalgaları etkilemez yakamoz,
Yaşam olamaz bu dünya içinde yoz,
Mavi-yeşil insan ellerinde bir koz
Bu âlemde monotonluk olur mu hiç?
Buralarda gün güzel, akşam da güzel,
Nerelere uzansam, baksam da güzel,
Kışı-yazı-baharı hazan da güzel
Söylemek isterim cennetten bana ne?
Ey insanoğlu, kendini insan sayan,
Yaşamak nedir, eğer bilmiyorsan,
Boşuna geçirdiğin zaman için yan!
Hem umut etme, hem yaşadım deme, san!
Bir bilet aldım dönüş için Bodrum’dan,
Mutsuzluğum sergilendi kahrımdan,
Ege bile hüzünlendi bu durumdan
Yaş yeterli olur mu, tekrara bilmem!
* İçinizde olmayan bir şiiri hiçbir yerde bulamazsınız. Arthur RIMBRAUD
ÖLMEK ZAMANI OLABİLİR!
İnsanlar
tebessüm etmek yerine somurtuyorlarsa
Ölmek zamanıdır,
Ölmek zamanı…
İlâhi emre rağmen
“Öf! Uf!” diyorlarsa karşındakiler,
yakınlar
“Ne işin var sokaklarda, otur evinde!”
deyip mesaj iletiliyorsa
Ölmek zamanıdır,
Ölmek zamanı…
Ayaklarını sürümene
baston bile yetersiz kalıyorsa,
bir lokma ekmeği boğazına götüremiyorsan
ellerinin titremesinden,
göremiyor,
işitemiyor
ve önemlisi, hatta acısı
tutamıyorsan bir şeylerini
Ölmek zamanıdır,
Ölmek zamanı…
Bir diğer acı da tahammülsüzlük
gözlerine bakıldığında
ayrılıma zamanının kısıtlı oluşu
hatıralar
ve ikiden biri eksilmişse yaşamdan…
Ölmek zamanıdır,
Ölmek zamanı…
Hem ölmek
ölesiye ölmek
ölmek zamanında…
* Ha kelime bilmeden şiir yazmak, ha bostan tarlasında kulaç atmak! Muammer ERKUL
SIFIR
Sıfırla başlar hayat
kıçına ilk tokadı yediğinde
ve eğer boşa geçirip
yaşamasını bilememişsen
yine sıfırla dönersin geldiğin yere
aynı yere sokuşturulmuş bir parça pamukla…
Bunun
sadece Tanrının kusuru olmadığını
bilmelisin.
* Düz yazı yürümeye benzer, şiir ise dansa benzetilebilir. Yürümenin kendisi dışında bir amacı vardır. Dansın ise amacı kendisidir. Paul VALERY