BİLMEK KONUSU
Bildin, bildin
bilemediğin kadarını bilirsin ancak
Ve o bildiğin
ya devamın,
ya da bilmediğin sonun olur.
bilmen gerekeni
bilmen gerektiği kadar bilmen
önerilir.
Susacaksın
susmasını bildiğin kadar
susmasını bildiğin gibi.
Susmazsan
nasılsa sustururlar
haberin bile olmaz
sonuç sıfır olur
bildiğin gibi!
* Hakiki şiir bir maharet gösterisi değildir. José Ortega y GASSET
SİYAH BEYAZ ÖYKÜLER
“Bizimkisi; Bir Aşk Hikâyesi”
Posta Kutusunda başlayan
sokak lâmbaları gölgelerinde
dar sokaklarda devam edip
bir tren istasyonunda
bitmiş sigara paketlerinde el sallanarak
hayallere karışan…
Siyah ya da beyaz oluşu?
Karar senin!
* Sanat ve hayat, sanat ve hakikat üzerinde fikir tasası çekmeyen şair, bence, kuyruğu kıstırılınca ağlayan bir hayvancıktan farksız… Necip Fazıl KISAKÜREK
İÇMEK ÜSTÜNE ZIRVALAMALAR
Ben
benim ben olduğumu
bilmiyorsam
“Yuh!” bana
Bu kadar mı zor bu
zıkkımlandıktan sonra?
*
İçersen eğer
her ne için olursa olsun
içmişsin demektir
içmezsen eğer
yaşadığın hayat mı dersin ki?
Hadi canım sen de!
*
Bak efendice anlaşalım
ne gökteki yıldızları indirebilirsin denize
ne de denizi ulaştırabilirsin aya, yıldızlara
O halde
“Bendeki bu aşk olmasa
o ben
niye o bendir ki?”
*
Bir içersin
pir içmek gelmez ki aklına
zaman geçer ve
zamanı geri getiremezsin
hem asla!
Bir kere daha yıkıldım
Yıkılmak nedir bilirsen eğer?
Sen biliyor musun?
Ay! Ay! Ay!
* Hiçbir nesne, olay ya da konu, şiir dışı değildir ama hiçbir konu ya da öğe tek başına şiiri açıklayamaz. Yelda KARAKAŞ
İKİ MAVİ ARASINDA
Buralarda ölünür mü?
Ölünmeeeeez!
Ya ne yapılır?
Yaşanıııır!
*
“Bütün yollar Roma’ya çıkar!” demiş biri
Gönlümün bütün yolları
Sana çıkıyor hâlbuki…
*
Hiç yağmurda yürüdün mü?
Belirli bir mesafe
Ya da karda?
*
Sen hep benim
bir tanemdin
Sen hep benim
bir tanem olarak
kalacaksın!
*
Onun;
kardeşleri var mı?
Vaaar!
Çocukları?…
Vaaar!
Torunları?…
Onlar da vaaar!
Tamam…
Peki ya eşi, yani kocası?
Hadi canım sen de
Olmasa da olur!
* Şiir için gözyaşı derler, onu bilmem… Mehmet Akif ERSOY
AZ BUÇUK
Geç yatarım akşam, erken olur sabah,
Âşığım makineme hiç çekmem ki; “Ah!”
Tek söz söylemem ona, bilirim; “Günah”
İnternette dolaşırım deyip; “Allah!”
İnternet kurdu değilim, hem ne demek?
Ne oraya, ne buraya yapamam “Chat!”
Atabilirsem (Nerede hani?) bir tek!
Dolaşırım TV (de) kanalları tek tek.
Gönül bu âlem, asla değildir beden,
İşim olmaz “face book” la hem niçin, neden?
Azcık anlarım, çok değil msn’den,
Acıkmam bile, ses gelse de mide(m) den.
Düşünceler bazen örseler de duvar,
İçinde yahoo, hotmail, gmail var,
Şiirler, öyküler her yerlere sığar,
Olsa da okumayanlar, sıkılanlar!
Dostluktandır duygu ve heyecanlarım,
Mesaj, mail, ileti… Biraz anlarım,
Sokaktan gelip laptop’uma damlarım,
Bana ulaşanlardır ancak, canlarım!
Olsa da kalbimde by-pass, balon, stent,
İstemem yazdıklarıma asla patent,
Hatta aklımdan geçmez ne kuruş, ne Cent,
Mutluluğumdur ekranda görürsem; “sent”
Explorer, folders, trash, spam ne demek?
Boşa gider failure majore’la tüm emek,
“Google”da dolaşmak, dünyayı denemek
Bence hoştur; inbox’ı, move’da gizlemek.
Zırvalamak şanımdır, bazen sanatım,
Uçurmaktan yorulmaz, asla kanadım,
Yanlış-yalan olmaz; budur kanaatim,
Yaş yetmiş! Yürüsün biraz saltanatım!
Aklıma düşer, bazı şeyler yazarım,
Tüm sevgilerimi gönlüme kazarım,
Sevdiklerim yoksa çevremde azarım,
Derim; “Eserlerimle dolsun mezarım!”
(*) Az buçuk: Bu yaşlarda her şeyi bilip-anlamak mümkün değil, “az buçuk” yetiyor bana. Bilindiği üzere az buçuk; alışılmış olandan, umulandan veya gerekenden az demek. Bir bakıma; süre, sayı, güç, nitelik ve nicelik (kalite ve kantite de diyorlar galiba) bakımından eksik olma durumu.
* Sana bu son mektubu, artık senden mektup beklemediğimi söylemek için yazıyorum Pollyanna. Son şiirini yazmaya cesaret edememiş bir şair olarak. Didem MADAK
SIKINTILAR
Gereksizim bu mekâna
dünün mağdurları olduklarını söyleyen
bugünün mağrurları
dünün yoksul görünenleri
bugünün zenginleri
gereksizim bu mekâna
ben; ben başıma
başka mekânlara talibim!
*
Bu dünya
dar gelmeye başladı bana artık
olan olmuş
“alan almış
satan başından savmış”
gözlerim toprakta
bir yudum suya muhtaç!
*
% 94 başarı geçirmez,
% 100 yanında ilk yüze girmez,
Cihar atıp şeş oynasan da bile
Tanrı sonucu asla değiştirmez!
Dilimden düşmez o garip heceler,
Beni yalnız bırakır kıt geceler,
Sorulsa da bilmem, anlamam ki hiç
Kaf Dağına ulaşan bilmeceler.
*
Bazen sarsılır gökyüzü
bazen kararır toprak
bazen yanar su
bazen donar ateş…
Bazı bazenlerde
bazenler de şaşırır!
* Sevgisizliğin dayatıldığı coğrafyalarda aşk şiiri yazmak bile başlı başına başkaldırmaktır. Cahit ZARİFOĞLU
PARAMPARÇA
Vurduğunda, tekmelediğinde cismim,
karardığında gönlüm
inciniyor, kırılıyordu.
(yaralanmıştı, yaralıydı)
Oysa şimdi;
öyle bir şeyler söyledin ki
-incinmek bir yana-
Kalbim paramparça…
Gerekli miydi,
ya da
lâyık mıydım?
* Güzel şiir; gerçek olmayanı terennüm eder, ama bu terennüm ettiği şey, hem gerçekten daha güzeldir, hem de gerçekten daha gerçektir. Franz GRILLPARZER
“DEMİR ALMAK GÜNÜ”
-Yahya Kemal’den, Murat KEKİLLİ’den-
Günlerden bir gün
-belki hemen bugün-
ölürüm
ölebilirim yahut
Tanrının takdiri…
Mademki kimse bir şey götüremiyor öteye
Bu; benim için de geçerli…
Ama dizelerim kalır baki
anlayana,
anlayanlara…
* İnsan tükenir, şiir tükenmez; gökte ki bazı yıldızlar gibi, yerde henüz nuru insanlara vasıl olmamış şiirler vardır. Cenap ŞAHABETTİN
“KERAMETİ KENDİNDEN MENKUL”
Bir-ki-üç
Zıplayamazsın!
Bir-ki-üç
Gerçekten yaşam güç!
Bir-ki-üç
Ömür biter
Denir ki: “Göç!”
Göçersin!
* Gül ıtırıyla selâmlar sabahı… Öyle seveceksin ki kelimeleri, yalnız senin için raks edecekler. Kelimeler de bütün sevgiler gibi kıskanç. Senin olmalarını istiyorsan, onların olacaksın; yalnız olacaksın. Cemil MERİÇ
NETİCE
Taşıyamadığım bir yük var bedenimde,
Ben böyle değildim, ne oluyor tenimde?
Can içimde, ruh cismimde, ben bensiz neden?
Anlayamadığım şey, soru nedeninde.
“Gündüz hazırlamazsa kandilini kişi,
Gece karanlığa razı olmaktır işi”
Her şeyi lâyıkıyla başarsa da insan
Şans yoksa lokum yerken de kırılır dişi.
Anlatamadığım bir yer var uzaklarda,
Kalbim hep uyumda, gönlümse tuzaklarda,
Yaklaştığımı hissediyor duyuyorum
Olmak isterim orada; “Yüzü ak!” larda.
Ne zengin, ne fakir… Hiçbir fark yok orada,
Oysa o fark ne kadar barizdir burada?
Zembili değil, ruhu doyurmak önemli
Değer mi üç gün kalacağımız şurada?
Bana mı öyle geliyor, derdim mi büyük?
Hissediyorum ki, bu can bu bedene yük,
“Melek-ül mevte(*)” hazır olmalıyım cismen
Emir Mevlâ’dan, gitmemeli boynu bükük.
* Melek-ül mevt : Azrail’in Kur’an’daki adı.
* Kalpten gelmeyen şey, şiir olmaz. Menemenlizade TAHİR
BİLMECE
Serbest bırak, hatta azat et!
Bir: Beyninin hücrelerini,
İki: Kalbinin sesini,
Üç: Gönlünün boşluğunu…
Bak, o zaman rahatlayacaksın!
Ne gibi mi olacaksın?
Ben söylemeyeyim!
Sen bil!
* İçinde olmayan şiiri, başka bir yerde bulamazsın. Percy Bysshe SHELLEY
BEKLEMEMEK (BEKLEYEMEMEK de olabilir!)
Nefesimde büyüyor, yalnızlığımda kokun,
Tüm mevcudiyetimi sarıyor sanki dokun,
Sensizliğin üzüntüsünü anlatmak çok zor
Yanmazsa, tutuşmazsa alnıma bir kez dokun!
Sensizlikle yaşadığım yalnızlığıma bak!
Aşkım, sevdam… Benim için sensiz yok hiç uyak,
Ben başıma bıraktın ya, istemem teminat
Aç saçlarını, yum avuçlarını kına yak!
İstemem nefesin, artık beni senden, ayır!
Ne sevaplar işle benim için, ne de hayr,
Sana yazdığım sonsuz sevgimi düşünme hiç
Acımak mı? Yoksa şefkat mi? Bin defa hayır!
* Şiir tıpkı bir armağan gibi, beklenmediği bir sırada ansızın çıkagelir. Resul HAMZATOV
YAŞAM
Gülüp eğlenmek varken neden çekmeli gam?
Neşe varken neden vermek üzüntüye zam?
Yaşam temiz, yaşam güzel, yaşam bembeyaz
Neden alırız benliğimizden intikam?
Gitmez öteye tapulu da olsa han-hamam,
“Velbasübadel mevt!” denince her şey tamam,
Üç paralık dünyayı zehir etmek niye?
Bilsem de, bilmek istesem de, anlayamam.
Ak çağıldar baht dolu gönlüm, olmaz karam,
Menfi düşüncelerin tümü bana haram,
Yasağa, günaha el uzatır mıyım hiç?
Şeytan da, Azrail de olmuştur maskaram.
Yaşam olgunlaştırır, bırakmaz kalsın ham,
Kimse küsüp de yaşamda alamamış nam,
Hep güzelliklere alkış tutmalı insan
Bir nefes sıhhat yeter, olmasa da param.
Yaşamda olmaz her şey mükemmel, güzel, tam,
Şans verilmeli ona ki tutunsun yaşam,
Yaşamayı bilmeyip bam tele basarsak
Velhasıl kelâm, asla olamayız adam!
* Hayatın iki uç döneminde ağlatır şiir; gençleri ümitle, yaşlıları pişmanlıkla. Alphonse De La MARTINE
YAZ
Yaz geldi açıverdi rengârenk çiçekler,
Uçuverdi binlerce böcek, kelebekler,
Her sene içinde bir kez, dört mevsimde bir
İnançsızlar mevsimi nerden bilecekler?
İlkbahara gülüp deyince “Güle güle!”
Yaz hemen görünür, âşıkmış gibi güle,
Gök-yer, su-ateş küskünlüğünü bırakır
Bülbülün güle aşkı bile gelir dile.
Beklersen geliverir, getirirsin yazı,
Ne şiir ister yaz, ne de destansı yazı,
Meyve-sebze murada erer bereketle
Nasibini alır, dağ-çayır-bayır-yazı.
Yaz gelince kendimden geçer olurum ben,
Her nefeste oksijen içer olurum ben,
Yaşlanır, pir olurum, kocamam asla hiç
Ömrüme, ömürlerden biçer olurum ben.
Yaz gelir, bereketlenir doğa; “Şıp!” diye,
Yalnız bu mevsimdir, fukaraya hediye,
Her insanın sevinç için nedenleri var
Anlayamam, varlıklı da sevinir, niye?
Sıcaktan mayışırsa insan beyni bazen,
Sulara yetiştirmeli kendini hemen,
İster dere, ister deniz… Su olsun yeter
Ruh ayrılabilir mi sağlıklı bedenden?
Hele bazen yağmur yağmaz mı sulusepken?
Yaşam tüketilir mi hiç yazlarda cepten?
Çok kez gecelerinde mehtap, yakamoz, su
İnsan; aşkı da, sükûnu da duyar hepten.
Farklıdır her insan için duyum, teselli,
Kimi üstündedir, kimi tutar yalelli,
Yaza bir değer vermek istemeyenler mi?
Ya salak, ya avanaktır, ya terelelli.
Su terörüyle kalsak da günlerce susuz,
Geceleri kısadır, kalırsın uykusuz,
Yaz mevsiminde kabahat, suç bulmak abes
Bulana ise demeli sadece; “Huysuz!”
* Hem aynı kalan hem de değişen bir şeydir şiir. Hilmi YAVUZ
TANRI İÇİN UFAK BİR SOHBET
Edemem hâlimden şikâyet, Hakk’a sual,
Oluşur avuçlarımda bir dünya sanal,
Ne dizlerimde derman, ne gözlerimde fer
Aramam…
Sanırım budur oldukça banal.
Gece zindanlarında kâbus, rüyalarım,
Sabah seherlerinde donar hülyalarım,
Ben beni yaşamak isterdim beni benle
Ben; beni bulamam maalesef, ağlarım.
Yaşam; “Günaydın!” ile “Tünaydın!” arası,
“Dün-Yarın” ise bugünün şöhret yarası,
“Gün geçmez bölmelerde yaşamak” çareyken
Öteyi düşünmek olsa; zihin karası.
Yaşam bir üleş, sormamalı niçin, neden?
Tanrıyı sorgulamak? Gerçek eften-püften!
Verilen ömrü gereğince yaşamalı
Tek saniyen kalmayacak çünkü göçerken.
Manasını bilmek gerek; güneşin-ayın,
Anlamı olmalıdır; “Hayır” ın, “Hayhay” ın,
Gök neden mavidir, ağaç neden kök salar?
Hiç merak etmeyin, sormayın, anlamayın!
Bir lokma ekmek, yudum su… Körlenir nefis,
Tanrının bağışladığı nimetler leziz,
Madem doğduk, öleceğiz, başka çare yok
Üç gün -ya da- yüz yıllık ömür olur nefis.
Nefestir, kandır, beyindir, kalptir hediye,
Öğrenmeye çalışmak inkârdır… “Ne” diye?
El açıp şükretmek varken, neden merak?
Tanrının hikmeti sorulmaz… Hem niye?
* Şiir yazmak istiyorum. İçli, ağır hapishane şiirleri: Fakat sen aklıma geliyorsun, hazin sevgi-ayrılığı şiirleri doğuyor içimden. Hâlbuki bilirsin ki ben sana dair şiirleri yazmak değil yalnız sana söylemek isterim. Onlar benim öyle mahrem hislerimdir ki bir sen bir de benden başka kimseler bilmemeli, okumamalı, duymamalıdır. Nazım Hikmet RAN
ART NİYET
Bu dünya nankör bir dünya;
Oysa denmiş ki;
“Dünya genişse de aşığın gönlünde darmış”
Elini verirsin de;
kurtaramazsın kolunu
Sırrını söylersin de dostuna;
öğrenirsin sonra elden
Yüz verirsin de deliye;
bilmem ne yapar halıya
Ağlamayana meme verilmez,
Yaraya tuz basılmaz,
Doğru söyleyen dokuz köyden
kovulurmuş!
Akrep yapmazmış;
akrabanın akrabaya yaptığını,
İyilik yapan; ne bulurmuş?
Her koyun da; kendi bacağından asılırmış!
İğne ile kuyu kazılmazmış!
Velhasılım kelâm; dağarcığımdakiler bunlar…
Ve belki de bunların en hazini
bir kamyon tamponunda yazılı idi;
“Üç kuruşluk adama, beş kuruşluk değer verirsen;
o aradaki iki kuruşa seni satar!”
* Şiir gurur vermez, şiir gururludur. Özdemir ASAF
KUMRUNUN DÖNÜŞÜ
Sınır ötesi yalnızlığımda
bir de sessizlik…
Bir kuşkanadında dağılan
ve beni mutlu eden ses;
“Ben geldim!” der gibi…
* İnsan çürümedikçe, şiir çürümez. Yaşar KEMAL
MÜSLÜMAN
Bir tarafta Darwin,
Diğer tarafta Havva-Âdem
(Eve-Adam)
Bir tarafta evrim-devrim-değişim
Diğer tarafta din
İkilemler içinde insanoğlu
-övgü-sövgü-
Şaşırıyor, duyuyor kin
İnanıyor, adım atamıyor lâkin
Hallacı Mansur, Kopernik, Galileo farkı
Ve bağnazlık
-isimsiz-
Yerinde sayıyor ümmet
ve milletim.
* Bir milletin şiiri, devirler aşırı elden ele gezen bir meşaledir. Yahya Kemal BEYATLI
BUGÜN
Bence önemsiz ne ile seçilirsen seçil,
Seninle aynı kafada olanlar fosil,
Diğerleri DNA’sı seyrelmiş nesil
Nasıl inanırım yararlı olduğuna?
Çok işte yok mu hile-hurda, yalan-dolan?
Azamisinde de torpil, kayırma falan,
Sizler ettiniz milletin aklını talan
Öyle inanırım zararlı olduğuna.
İki kişiden biri niye yetsin sana?
Ben, o iki kişiden biri değilim, sor bana,
Tanrıya ibadette biriz, farklıyız ama
İnan düşüncenin hasarlı olduğuna.
* Çok sıradan bir kişinin vicdanı üzerine bir şiir yazmak, tüm destanları daha yüce ve nihai bir destanda eritip karıştırmak anlamına gelir. Victor HUGO
TESETTÜRNAME (I)
-Desem olur mu?-
Tesettür deyip vuralım bir kalem,
Ne şekil anlıyor ki bunu, âlem?
Öcü gibi kapanmak mı marifet?
Bizler kâfir, onlar Müslüman, her dem.
Tesettür üzerine birkaç kelâm,
edelim. Verip sağa-sola selâm,
Anlamı örtünmek mi, kapanmak mı?
Açıklasın biri, anlatsın filân.
Tesettür mü? Vücut hatları belli,
Sıkmış kemeri dolgun ince belli,
Eller ojeli, yüzde bir parmak al
Gencinin bile yaşı sanki elli.
Olura bırakılmamalı her şey,
Yoksa okuman-yazman mı yok, be hey?
Şişkin avurtla çiklet patlatırsın
Mağrur durma, biraz da başını ey!
Haremlik-selâmlık her yerde boy boy,
Nikâh olmadan el ele; oy, oy, oy!
Hani her şey şeriata uygundu?
Şans; muhalefete verilmesin oy!
Frapan süs, göz alıcı renk, desen,
Anlamazlar; ne söylesen, ne desen,
Kafalar takılmış hep tesettüre
Ne söylersen söyle, ne dersen de sen?
Kim olursa olsun, çağdışı değil,
Aşağılanmaz, türbanlı da dâhil,
Gerçi türbanı başörtüsü yaptık
Kandırdığını sananlardır cahil.
Yapmazlar mı Kur’an okur gibi,
Otururlar koltuğa uyur gibi,
Yaşlıya, çocukluya saygı nerde?
Sabit gözle bakar, buyurur gibi.
* Şiir, bir kaybeden kazanıyor oyunudur ve gerçek şair; kazanmak için kaybetmeyi seçer. Jean Paul SARTRE
TESETTÜRNAME (II)
Birkaç kat giyinmek dua sokakta,
Parfümle bile kokarlar sıcakta,
Pejmürde sakallının arkasında
“Eşitiz!” der, ama durur ayakta.
Giyinirler sanki bir anaç gibi,
Salınırlar, kuyruklu bir koç gibi,
Sığınaklar tesettür kelimesi
Tek korunacak şey sanki saç gibi.
Burunda hızma, ayağında halhal,
Desenli çorap ayakta, süs hemhal,
Başı bağlı, ama yakası açık
Cahil değil, hem kara cahil, derhal!
Tokluktan kokmaktadır nefesleri,
Canı çekilirmiş gibi sesleri
“İnanç gereği” demezler mi bir de?
İnsanlarda attırırlar vitesleri!
Yürüyen merdivenlerde sohbet hoş,
Geçecek yer bırakmazlar arada boş,
Sıra beklemek onlara has değil
Umursamazlar! Sen, sabır et, koş!
“Medeni olmak açmaksa bedeni,
Demek ki hayvanlar senden medeni(*)!”
diyen şair öcülüğü mü övmüş?
Çağa uyanlar ne sansın kendini?
Aklı serüvende taassup için,
Bir yanda Âdem, beri yanda Darwin,
İkilemlere gerek var mı, cidden?
Hem neden gerekli ki, niye, niçin?
Evlenmek tesettürlünün niyeti,
Müslim çocuklar doğurmak diyeti,
Koca ararken nasibi çıkarsa
Çevirmez! “Evet!” istenen daveti.
(*) Necip Fazıl KISAKÜREK’e ait bir söz.
* Burada bir şiir var… Beni deli eden şeyleri ne kadar açık söylüyor. Siz beni anlamıyorsunuz. Sabahattin ALİ
RAKI ÜSTÜNE BİR-İKİ DEYİŞ
“Şerefe!” deme! Demeli; “Merhaba!”
Küfe mi? Sarhoşa gerek araba,
Demiştik ya; “Kararında olmalı!”
Eve dönünce yoksa var, papara.
Paran varsa, verme viski, şaraba!
Vücut iflas eder, döner haraba,
Rakıyı bey gibi içen; efendi
Aksi takdirde olur bir maraba.
Rakıya tek söz mü? Hafazanallah!
Saftorik olup da çekmemeli ah!
Sıralansa yanlışlar dize dize
Rakımız içindir en büyük günah…
Rakıya söz etmek: “Maazallah!” derim,
Suspus olur, sitem-kinaye yerim,
Masamda olursa birazcık cacık
Ben rakıyı susuz bile içerim.
Bilmem kaç promil içkinin hası,
Rakıya yazılmaz hiç menfi yazı,
Sadece içki için yazılmaz ki
Gazetelerin üçüncü sayfası.
Mezelerden meze beğenmek niye?
Hepsi yararlıdır sağlam mideye,
Rakının keyfi biz bize sohbette
Bu sohbette fıkra olur hediye.
Methiye mi? Vallahi asla değil,
Hangi türden olursa olsun eğil,
Hürmet Allah’ın nimeti içindir
Edepli içince olmazsın rezil.
Düzenlendi nağmeler bir kez daha,
Nağmeler bana hoş, güzel bir saha,
Rakı üstüne nağmeler dizmek mi?
Sanırım yazmam mümkünsüz, bir daha…
* Neden şiirlerimi çalıp sevgiline kendi şiirlerinmiş gibi okudun postacı? Üstad, şiir yazanın değil ihtiyacı olanındır. Benim o şiirlere ihtiyacım vardı. Pablo NERUDA
ÖLMEK ZAMANI (MI?)
Artık ölmem gerek,
Ölmek bana yakışır
Belim ağrır
Başım ağrır
Dizim ağrır…
Diş kalmamış ağzımda
Kulaklarım; “Kazı-koz” anlar!
Gözlerim görmez iyi
yıllar yılı
gözlüklerin
tak birini, çıkart ötekini
Burnum delikanlılıktan gazi
Saçlar desen
dememek en iyisi
Ellerim titrer
Fıtık-prostat-by-pass…
Geçelim (mi) bir kalem…
Borcum varmış…
Olsun
Arkamda üç evlât pırıl pırıl
rahmet dileyecek
Ölüm sağ olsun!
* Şiir, anayasaya aykırıdır; doğanın ahlakı kovduğu yerdedir; yasadışıdır. Cemal SÜREYA
BİTMEZ!
Dakikalar başlar, biter,
Saatler başlar, biter,
Günler, haftalar, aylar, mevsimler,
yıl ve yıllar
başlar biter tükenir.
Nehirler akar, denizlere ulaşır, biter,
Bahar, olur yaz olur
Çiçekler açar, meyveler olur,
yaz biter
yollar da biter,
sorular cevaplar da…
Ama sana sevgim
ama sana aşkım
ne biter,
ne tükenir
Asla!
* Şiir kabiliyetinin özelliği; sahibini onu ortaya koymaya zorlamasıdır. Johann Wolfgang Von GOETHE
UZUNLUK
Uzun kış gecelerinde
boş zamanlarım olur
habire
değerlendiririm;
“Canım sıkılır!”
Uzun yaz günlerinde
boş zamanlarım olur (yine)
habire
değerlendiririm
(yapacak bir şey yoktur!)
“Canım sıkılır!”
Diğer günler
can sıkar sadece…
* Arı bal yapar, fakat balı izah edemez. (O, Şairin işidir!) Ağaçtan düşen elma arz cazibesi kanunundan haberizdir. (O da; şairin işidir!) Necip Fazıl KISAKÜREK