GİTMEK KOLAY

-bilinen-

Yoksun biliyorum
bırakıp gitmen / gerçek
dünlerdeki gibi yakın
yakınlardaki gibi uzaksın
sanki?

Yoksun biliyorum
ama alışamadım hâlâ
yokluğuna
burukluk sancılı
engellenemeyen...

* Şiir, halkın sosyal dertlerine deva bulmaktır. Oktay RIFAT

 

 

GEÇMİŞ OLA!

İçime ata ata
içim dolmuş
(hatta) taşmış
farkına vardığımdaysa
“Geçmiş ola!”

* İki şey: Aşk ve şiir / Mutsuzlukla beslenir biri / Biri ona dönüşür… Cemal SÜREYA

 

BİR ÖLÜNÜN ARKASINDAN SİTEM

Ben beni beklerken
Sen seni beklemeden
Beni sensiz bıraktın

Yanlış ettin!

* Şiir yazmanın insanı uçurumun kenarına sürükleyen bir yanı var. Charles BUKOWSKI

 

ANLAMSIZLIK

Ben göklerdeyken
senin yerin neresi
idi?
bilemedim

şimdi sen göklerde
ben
senin olduğun yerdeyim

ki bu anlamsız!

* Şiir, düşünceyi duygu haline getirinceye kadar, yoğurmaktır. Yahya Kemal BEYATLI

 

TEPİLEN FIRSAT

Benim sana ulaşmam gerekirken
-ya da gerektiği yerde-
sen bana ulaştın
bulutlarla güneşle
hatta
toprakla, suyla…

sen ulaştın bana
ama ben

fırsat teptim…

* Az sonra ölecek birinin gözleriyle dünyaya baktığımızda hayatın her yerinden şiir fışkırdığını görürüz. Didem MADAK

 

HİS

Sana sevgimi söylediğimin ertesinde
vurdumduymazlığının ötesinde
ürer mi gözlerinde bulutlar
ve tükenir mi gözlerinde yağmurlar
mevsimsiz?

hissediyorum biliyorum ama
neyi hissettiğimi
hissetmiyorum,

hissediyorum bilmiyorum ama
neyi hissettiğimi
hissetmiyorum,
hissedemiyorum.

* Ne zaman şiir yazmak istediysem, / Seni yazdım senden öteye gidemedim. Ümit Yaşar OĞUZCAN

 

DERVİŞ ÖRNEĞİ

Sabreden derviş
murada erermiş
o bağlamda
evliya olsan bile
(bazen)
geçerliliği yok…

*Şiir sadece mısralar yekûnu değil, aynı zamanda insan yaşamında biçimlenmiş bir “hal” şeklidir. İsa BAYRAK

 

 

HADİ CANIM SEN DE!

Yaşamımı biriktirdim biraz;
şimdi
güle güle harcıyorum!

* Şiir yazmak için şair olmak gerekmez, şiir yürektekini kâğıda döktürür. AFORİZMA

 

GİTMENİN ŞEKLİ

(Varsa) yaşamda eğer iyinin hası,
Düşünmeyip kederi, elemi, yası,
Toplayıp çevrendeki tarağı, tası
Erkence gidebilmelisin arkadaş!

Vermemişsen maddiyata onca değer,
Meyilsizsen görmeğe haramı eğer,
Yaşama epey önem vermişsin meğer
El pençe gidebilmelisin arkadaş!

Bilinir ki; kalmaz dünya, hiç kimseye,
Yokluk bir boşluk, egemen olur her şeye,
Ömrün sokulmuşsa eğer bilmeceye
Kim çekse gidebilmelisin arkadaş!

Yetmeyince sırtındaki yelek, hırka,
Muhtaç ettiyse âleme bir tas çorba,
El-ayak-belin de tutmuyorsa daha
Gerçekçe gidebilmelisin arkadaş!

Dünya malı kalacak yalnız dünyada,
Gereksizdir Yaradan’dan ummak fayda,
Cürmünü birazcık arkana atıp da
Erkekçe gidebilmelisin arkadaş!

* Âşık olduğum zamanlarda, / Şiir yazmak adetim değildir… Orhan Veli KANIK

 

AÇ TANRIM AÇ!

Kapatınca Tanrı bir kapıyı
diğerini açarmış
hem ardına kadar
belki kör oldum
göremiyorum
belki de hissedemiyorum.

*Annem ki beyaz bir kadındır. Ölüsünü şiirle yıkadım. Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım, öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım. Didem MADAK

 

İSTANBUL BİTER Mİ? BİTMEEEZ!

                        -Cahit Sıtkı Tarancı, Orhan Veli KANIK beni affederler mi?-

Ne vakt-i kerahet için
Abbas yanımda
ne de İstanbul’u dinlemek için
kapatıyorum gözlerimi

İstanbul avuçlarımda
bırakmak istemiyorum
sonsuza kadar

Çekici
(ne demek itici?)
bir martı sesi kulaklarımda

“İstanbul’u seviyorum”

Kulaklarım,
gözlerim ve
ağzım açık…

* Şiir; zekâ ülkelerinde, uzun ve üzücü yolculuklardan sonra doğan şeydir. Honoré de BALZAC

 

VEDA

-Can YÜCEL’e Allah rahmet etsin-

Kıç kadar dünya
sana da, bana da
ikimize değil
hepimize yeterdi

Ama sen n’aptın?
gittin bırakıp
gidiverdin!...

* Şiir, yalnızlıkta kendi kendine itirafta bulunan bir duygudur. John Stuart MILL

 

OH OLSUN!

Kazık çakmağa çalışana karşılık
çivisini çıkarmış birileri
dünyanın

“Oh olsun!” demek mi gerek!

* Şiir, iki şey ister. Hem seni,  hem hünerini. Tek başına sen sıkıcı bir ağırlıksın, hüner ağırlığı hafifletir. AFORİZMA

  

NAH!

“Buranın nesi meşhur?”

“Sana ne?”

“Öğrenmek ayıp değil!”

“Bana ne?”

“İlim Çin’de de olsa…”

“Nah!”

* Şiir, konuşma ile susmayı bir araya getirmektedir. Thomas CARLYLE

 

HÜR AVUÇLAR

Avuçlarımda
gücenik sitemlerle yüklü
dertler

“Toplanalım Borusu” çalmış
da toplanıvermişlerdi
kocaman kocaman
silkelemek yararsız
öylesine edepsizce birbirindeydiler…

Yapmam gereken unutmaktı.

Unuttum

Ve şu anda
avuçlarım hür!

 

* Zor olan diyor şiirin hayatını yaşamaktır. Yazmak sonra gelir hep. İlhan BERK

 

SEN DEMEM GEREK!

            - Bedri Rahmi EYÜBOĞLU’nun affına sığınarak-

Gönül tahtımın sultanı,
gönül bahçemin bahçıvanı
gönül parkımın değnekçisi
ateşim, toprağım, tanelerim
çocuklarımın anası, torunlarımın nenesi
ekmeğim, suyum, aşım, aşçım, aşkım
bir tanem;
karım…

* Aklımızın ermediği, göz ve gönül ufkumuzun algılamadığı / veya zorlandığı doruklarda yetişir şiir. Ama mutlaka manası olmalıdır. Vardır da… Manası olmayan şiirde ruh da yoktur. Ölü satırlar yekûnu değildir şiir. İsa BAYRAK

 

ŞAŞKINCA!

-“Yaşamım bir şarkıcının iç çekme anıdır /
 Beş mevsim yaşarım yılda”  Edip CANSEVER Beş Mevsim’den)-

Benim yaşamım
bir şairin iç çekme anlarında devamlıdır
dakikalar yetmez bana
bir sonrakinden de ödünç alırım biraz
aynen;

günler, haftalar, aylar, mevsimler de yetmez
gün yirmi dört saatten
hafta yedi günden
ay otuz günden
fazladır.

Doğal olarak
mevsimler artmasa bile
süresizdir ömrümde
yaşarken herkes
sekseninde ölürse
ben dolu dolu doldurduğum için yaşamı
yüzü bile geçerim (sanırım)
şaşmadan
şaşırmadan
şaşırttırarak…

 

* Bir giden, bir dönen, sonra yeniden giden /  Şiire dönüşen bir yalnızlıksa bu da/ Bir sen varsın, ordasın, kısık sesli yalnızlık… Edip CANSEVER

 

GRİ ŞİİR

Gri şiir olur mu?

Aydınlıktan nasipsiz
gecelerden azade
Bektaşi’nin dediği gibi;
“olmuş işte!”

vallah billah benim dizelerim değil
şaşkın!

 

* İyi şiirin kanı yerde kalmaz.  Abdülkadir BUDAK

 

ENGELSİZ DİZELER

Desteği olmayan bir düşünce yığınında                   
bilinçsiz bunaldığında                                                                                  
içmeyip de ne halt edeceksin ki?
                                                                                  
Suçlayacağın ne?                                                      

Güceneceğin kim?

Olmaz böyle şey!

*

Ben sabahlara kadar doğdum
akşamlara doğru öleceğim
ortasında yaşamaksa yaşamak
yaşayacağım
öylesine…

*

Hayallerim şekillendi
rüyamda
mutlulukla öldüm!

*

Yağmur birikmiş avuçlarımda
yudum yudum
cismim kana kana
tapınmak arzusu içinde
iken
azat ettim kendimi
gönlümce…

*

Hep böyle midir yalnızlık;
kendini bilmez
mağrur
kibirli
ve emin?..

*
Bir şairi tabiatın ona verdiğinden başka bir şey yapmak imkânsızdır. Onu başka biri olmaya zorlarsanız mahvetmiş olursunuz. Johann Wolfgang Von GOETHE

 

ENGELLENEMEYEN DİZELER

Siyah siyah şehirlerinde akşamın
akıllanmadın beyazlarda
kucağında bağdaş kurmuş
                        özleme inat
sadıkça sarıldın yalnızlığına
-bir kez daha-
hem de saygıyla
(anlatamadığın).

*

Otobüs-tren mahmurluğunda
katmerleşir özlemim
bir adım ötesinde
aydınlanır gözlerim
ufuk ufuk
aklım
kalbimde yumak yumak
kavuşmamın hazzını yaşar
bu kısaca;
mutluluktur işte!

*

Bu dünyada
kulluk görevini yerine getirmeyen-
lerin gideceği yer
belliymiş
de…Komşusunun
açlıktan nefesinin koktuğunu
bile bile
(ya da bilmezden gelip)
taksi tutup
camiye vaaz etmeye giden hocam;
“Nereye gidecektir ki?!”

Allah yapar Allah’lığını…
(sanırım).

* Yazın türleri içinde hatta sanat dalları içinde bile şiir her dönemde ayrı bir konuma sahip olmuştur. İsmail Bora ÖZCAN

 

 BİR ORMAN YANGINI ERTESİNDE

Öç almak istercesine yeşilden kızıl
sinsice yaklaşırken
tosbağa, sincap ve kuşlara…
damlalar egemen oldu
huzura
kapandı gök
kızıl hapsoldu
yeşil yeşile boyanıp
kendine geldi

tosbağa, sincap ve kuşlar
hürriyetlerine kavuştular yeniden
yeşil güldü!

* Öyle kadınlar gördüm ki bir şiirle evlenmek için bir romandan vazgeçmeye hazırdırlar.  John KEATS

 

40 KEZ

Bir şeyi kırk defa söylersen
olurmuş!

Başlıyorum işte
(şarkıdaki gibi) bir;

“Sen sevme beni!...”

* Soğuğa, sıcağa, can sıkıntısına, gençlik hezeyanlarına, aşk acılarına, parasızlığa, sigarasızlığa, kahvesizliğe karşı silâhımız şiir.  Kanat ATKAYA

 

 ENGEL TANIMAYAN DİZELER

*

Bereket bereket mavide
akların döşendiği morluklarda
yeşil esir almış
hem maviyi, hem akı, hem moru

Tanrı’m şükür sana
doğa avuçlarımda,
gözlerimde,
bedenimde,
ruhumda…

*

Akşam
kelebeklerin sırtında
yorgun,
düşünceli
karınca hamallığında bereketli
ve bir insan gibi
karanlık!

On dördü mü yoksa ayın?

Tepsi gibi ay
tepsi
bir dilim kavun
bir parça peynir beyaz
kürelerle buz
su
ve benle
ben…

Sabah gelir mi
ben
bu benle
bu demde?

 

 (*) Şairler aklî bilgi ve tecrübe açısından biz sıradan insanların efendisidirler; çünkü onlar bilimin erişemediği derelerden su içerler. Nazım Hikmet RAN

 

ENGEL TANIMAYAN DİZELER I

*

Mor, eflâtun, erguvaniden
lâciverte dönüşen şaşkınlık                           
martıların maviliğinde
kızıl ötesi ürkek bir durum ama
Nedense üşüyorum
boynum bükük…

*

Düşle gerçek arası bir yaşam
Kuşlar gibi hür, onlar gibi bağımsız
Kısa bir ömre tüm bir yaşamı sığdırmak
Mümkün mü?

*

Annem Ankara ise
İstanbul dayım
Gönlüm Ankara’daysa
Cismimle İstanbul’dayım…

*

Hükmedemezken kendime
hükmetmeğe çalıştın
ellerin boş
zavallı…

*

Saniyelerin dakikalara
dakikaların saniyelere…

yılların bir ömre
hükmettiği bir dünyada

ben dünyama hükmedemiyorum
işte mesele bu!

* Yalnız şiir okuyarak, şiir yazılamayacağını anlatmak istedim ona. Cemal SÜREYA

 

ENGEL TANIMAYAN DİZELER (II)

*

Ah bu gönül yorgunluğu
Ah bu gönül üzüntüleri
Ve katlanan bir gönül çöküntüsü

Sonuç : ?

*

Otur kardeşim
yer sağlamdır
-ya da toprak-
gelince zamanı
seni de (bile) alacaktır içine.

*

Özrün olsa da,
velev ki kusurların sayılamayacak kadar olsa dahi
özel günleri
güzel anları
paylaşmak ne güzel
hem bir baştan bir başa
hem bir uçtan bir uca
huzurla, sonsuzlukla

teşekkür ederim…

*

Tanrı denemek, denetlemek için kullarını
bir olmadık yerde
bir olmadık zamanda
bir şeyleri verir, gösterir,
yaşatırmış kullarına…

önemli olan sınavı geçmekse;
“şükretmesini bileceksin!”

Hem her daim!

* Şiir, kurşun rengi dünyayı mavileştirir açmayan güneşi açtırır, yağmayan yağmuru yağdırır. İçimize dışımıza. Oktay AKBAL

 

ENGEL TANIMAYAN DİZELER (III)

Pervaneler yıldızlara özlem dolu
bir Akdeniz gecesinin sıcaklığında
özlemle tutuşuyorlar
özlem uzun
yaşam kısa, kısacık…

*

Açlığı (cismimin)
açlığı (gönlümün)
açlığı (ruhumun)

kısaca; tüm mevcudiyetimin açlığını
hatırlıyorum

bu deniz
bu gök
mavi
Akdeniz…
Hatırlıyorum…

O halde
Yaşıyorum,
Datça’da…

*

Nefes alıyorsan
kanın dolaşıyorsa damarlarında
kısaca;
yerinde ise sağlığın
şükür borçlusun
“kime?” demene gerek var mı?
Bil!

*

Dijital yalnızlığım akşam şarkılarında
karanlıklara inat
yaz gecelerinin
buz gibi beyazlığında…

* Her şeyden önce, unutma ki sevişmek gibi bir şeydir şiir yazmak; duyduğu tadın paylaşılıp paylaşılmadığını hiç bilemez insan. Cesare PAVESE

 

İNSAN…

-Konuşan bir hayvan-

Çook çok belki de daha çoook önce
belki evrimden önce
belki de evrimden hemen sonra

bir mektup geldi hayvanlardan insanlara
bir gün

hayvanlar
kendi dillerinde yazmışlardı hem
insanlar anla(ya)madılar

o gün bugün işte
hayvanlar
hep hayvan kaldılar!!!

* Şiir okuyan kadın sevilmez mi hafız. Hele bir de şiir yazıyorsa ruhunu eline teslim et gitsin. Hikmet Anıl ÖZTEKİN

 

YİNE, YİNE

Yine günün, saatlerin yetmediği
yine diğer günlerden
ödünç saatlerin alındığı
günlerden bir gün.

Kısalan yaşamda yaşamı uzatmak
böyle mi mümkün oluyor ki?

Ya da
ömrüne borçlu olmadan
yaşayamaz mı insan?

* Şiir, sözcüklerle güzel biçimler kurmak sanatıdır… Hangi sözcük, hangi sözcükle yan yana geldiğinde nasıl bir ışık ortaya çıkar? Bunu bilmek gerek. Cahit Sıtkı TARANCI

 

AMMAN HA!

Yere düşerken
korkmam, çekinmem ki
kapaklanırken hatta

yeter ki;
tutmağa çalışma arkamdan!

* Size şiir yazan erkekleri sevin / Ama size şiir yazan kadınlara âşık olun… Hirai ZERDÜŞ

 

DATÇA’DA BİR GÜN DAHA

Güneş, bizim olan
adaların
arkasında da söndü
gün, akşam oldu

yakamozların sesinde
işte balık,
işte mangalında kekik
ve işte rakı…

Vakt-i kerahet
başla ve devam et
sabah mutlak
ve mutlaka gelecektir
yeter ki sağlık olsun

Ege’de
Akdeniz’de
Ben bene,
Biz bize…

* Sanıyorlar ki, ağırlığı bu coşkuya verirlerse, ortaya has bir şiir çıkar. Yanılıyorlar. Şiir, heyecanla aklın dengesini içerir. Heyecan, duygusal düzeydeki izlenimleri yoğunlaştırırsa, akıl bilgi düzeyindeki verileri şiire katar. Attila İLHAN