PAYLAŞILAN

Neden hep ılımlı, sevecensin böyle her zaman?
Niye çıkmaz ağzından bir kere bile; “Of!”, “Aman!”
Ve denizler bile durulmazken dalgalanmadan
Her zaman güler yüzlüsün, hep insansın sen, insan!..

Bilinir; “Körle yatanlar, kalkarlar sabah şaşı”,
Uyumlusun yıllardır, hiç olmadın bana karşı,
Gerektiğinde gediğine koyduysan da taşı
Eksik etmedin gönlünün sofrasındaki aşı.

Bir ömrü paylaşmak seninle hem iyi, hem güzel,
Bu beraberliğe canım, biçilmez asla bedel,
Fırsat vermem uzansın bize nankör, kıskanç bir el
Sanırım bizi zamansız ayıracak ancak ecel.

* Diyebilirim ki, bütün sanatsal türler, şiirin potasında eriyebildiğince, şiirin doğal gereçleridir.  Edip CANSEVER

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YARIM YIRTIK

 

Rüzgârın hüzün dolu uğultusu, kuru bir dal ve düşen son yaprak,
Yorgun yüreğimin atışına bilinçsizce sanki tempo tutarak,
Getirmekte kışı, kavuşmak ister gibi bedenime çorak toprak
Ve korkulmaz, merak edilir “Ötesi”, şüpheyle savaştır yaşamak...

Sevap, helal, iyi, temiz, hoş, bahar gibi tüm güzellikleri bilmek,
Günah, haram, kötü, kirli, fena, kış gibi tüm çirkinlikleri silmek,
Artılarla, eksilerle tükenen-kalan dengesini bulabilmek
Böylece ruh bedenden ayrılır, sonuçta; aslına dönüştür ölmek...

* Şiir insana fazilet, şöhret ve güç kazandırır.  Hakanî Mehmet Bey

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÖLMEK ZAMANI

Önce tepelere yağdı kar,
Cam fersizleşti
Yasakladı kendini doğa,
Sessizliği duyurdu fırtına, şimşek
Sonra yamaçlarda esti rüzgâr.
Kesildi göğüste, etekte derman

İki
Üç oldu toprakta...
Galiba
Kandilin yağı
(mumun fitili veyahut)
Bitmek üzere...

* Nerede şiir ve şairler varsa, orası şiirin ve şairin başkentidir.  Doğan HIZLAN

 

 

 

 

 

GÜZELLİK ÜSTÜNE


İster uzun olsun, ister oldukça bodur,
Çirkin de olsa güzel olan iyi huydur,
Derlerse de güzellik için kanun budur,
Boş ver! Gönül kimi severse güzel odur...

İhlâs, Kevser’den başka bilgisi yoksa da,
Ateistse hem, boş laflara karnı toksa da,
Anlaşılması zorca, anlaması çoksa da
Boş ver! Gönül kimi severse güzel odur...

Olabilir insanlar sevgide fanatik,
Davranışlar bulunabilir antipatik,
Fikirler açtır, insana yapabilir tik
Boş ver! Gönül kimi severse güzel odur...

Ya olduğu gibi görünmelidir insan,
Ya da göründüğü gibi olmalıdır can,
İkisi arasında kalınsa da bir an
Boş ver! Gönül kimi severse güzel odur...

Ne sen gör, ne görün, ne söyle, ne de işit,
Bil ki, hiçbir şey değildir dünyada eşit,
Yapmak istesen de gönlünde bin bir çeşit
Boş ver! Gönül kimi severse güzel odur...

Rüyanda yaşasan da boyutları sanal,
Gerçekleşmese de hülyalarına sen dal,
İstersen gönlüne bir koyup, sonra bin al
Boş ver! Gönül kimi severse güzel odur...

* Şair, okuyucudan en azından şiiri iyi okumasını (sözcükleri doğru okumasını, vurgu ve tonlamaya dikkat ederek) şiire, şiirin penceresinden bakmasını ister. Hasan VAROL

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HİSSEDİŞ

Deftere yazılmış -hissediyorum- adım,
Yaklaşıyorum o sona hem adım adım,
Hiçbir şey kalmamalı gerilerde yarım,
Artık; “Ölmek Zamanı!” geç (ama) anladım.

Uzatsan da elini, uzanmaz sana el,
Çünkü ödememişsin, zamanında bedel,
Düşünürken bakarsın kapındadır ecel
Artık; “Ölmek Zamanı!” bir ömrü sonladım.

Neler yaptın-yapmadın, önündedir hesap,
Artılara eksilere arama cevap,
Dengeyi ahirette sağlayacak Ya Rab!
Artık öldün! Doğrusu iyi zamanladın...

* Şairler ayakta ölür. Attila İLHAN

         

 

 

 

 

 

 

 

YALAN


Yalan söyleyecek kadar zeki değilim,
Yanlışlar yönsüz, benim için yok eğilim,
Harama değil, helâle uzanır elim,
Günah değildir ki, sevaptır aklıselim.

Yalana çıra, mum bile dayanmaz ağlar, 
Göçer, yamulur yalanla en yüce dağlar,
Bazen güçsüzlük yüreği bilinçsiz dağlar
Yalan söylememeli der, bağlanır dilim.

Anlamam yalana neden sallanır başlar? 
Yalanla mı geçer baharlar, yazlar, kışlar?
Gülmek varken neden aksın ki gözden yaşlar?
Yalana ille çare mi bulmalı bilim?

Doğru değil, yalanla tükenirse yaşlar,
Törpülenmesi ömrün, başlamadan başlar,
Hele bir de gizlenirse sitemler, taşlar
Yalan söylemekle, yapılır mı hiç ilim?

“Hafızayı beşer nisyan ile malul” dür,
Bu sebeple insan kafası hep meşguldür,
Düşüncelerde yoğunluk; “Doğruyu bul!” dur
Böyle mi hatırlanmalı her zaman ölüm?

* Şairin hemen anlaşılmaması gerekir, böyle şiir okuyucuyu tembelliğe sürükler. Şiir, matematik problemi gibi olmalıdır, okuyucu onu çözmeğe çalışmalıdır.  Behçet NECATİGİL

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÇEŞME

Bir yalnızlık türküsünde;
“Gözlerim iki çeşme!”
Yorgunum çocuklar
Yorgun
Kalbim, hem beynim...

Bir yalnızlık öyküsünde;
“Gözlerim iki çeşme!”
Direnemiyor
Cismim, hem bedenim.

Görmek ister gibi
Veya
Uzaklaşmak ister gibi
Siyahla beyaz arasında
Bir yalnızlık şarkısında;
“Gözlerim iki çeşme!”

* Şiir; afişlerin çerçevesidir, / harflerin çizgisi / Çıngırağın içindeki madendir şiir. “ŞİİR İÇİN CEVAPLAR” Ülkü TAMER

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MENFAAT


Dostlar! İyi günler için onlar! Verme peşin kanaat,
Kötü günler yaşama! Sakın! Ne kadar etsen de feryat,
Eğer yoksa beklentileri veya ufak bir menfaat
Dost dediklerin (bildiklerin) çalmazlar kapını. Heyhat!

Geçecekse, gelecekse keselere bir şeyler biraz,
Çıkar varsa (maddi -ya da- manevi) isterse geçsin yaz,
Umutsuzluklar içinde kalma, bekle, bundan al ki haz
Dost düşündüklerin inan, yanında olacak o saat!

Yasak mı? Boş ver! Günah mı? Biliyorsun kefareti var!
Sırattan çekinme! Cehennemin kapısı geçilmez, dar,
İyilik edip ne olacak? Sevabı bilmeyene sor
Yazık ki menfaat için gizlenir her türlü kabahat.

Menfaat benzerken sandalyeye baş üstündedir, neden?
Sandalye olmadan da taşıyabilmeli başı beden,
Hiç kimse öteye kefenden başka şey götüremezken
Çıkar, menfaat, getiri olmadan yaşanmaz mı hayat?

Vecize;Menfaat sandalyeye benzer, başınız üstüne alırsanız sizi alçaltır, ayaklarınız altına alırsanız yükselirsiniz.

 

* Benim hayatım, bütün hayatlardan oluşmuş bir galeridir. Bir şair hayatıdır. Pablo NERUDA

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAHIR

“Sevgim,
“Seni sevmem,
“Seni sevdiğimi bilmen, sana yeter!”
Demiştim sana.

Yetmemiş,
Yetmedi (hissediyorum).

Sana bensiz,
Törpülenmeyen
Bir ömür bırakacağım arkamda.

Sabırlı ol!
Sabret!
Biraz!...

* Diyebilirim ki; bütün sanatsal türler, şiirin potasında eriyebildiğince, şiirin doğal gereçleridir. Edip CANSEVER

       

 

 

 

 

 

 

 

ARDINDAN

                        - Barış MANÇO için -

Gece... Lâpa lâpa yağarken kar
Bir yıldız kaydı
Dünyadan
- Kalpsiz  -
Hani yıldızlar kaymazdı
Pattadanak!?

“Barış dolu bir dünya” denirdi hep
Barış-sız düşünülemezdi dünya...

Öksüzleşirdi
Tüm şiirler, besteler, şarkılar, deyişler...

(Yaşamak olursa yaşamak)
Göreceğiz yaşarken
Barış’sız olur mu dünya?

“İstersen gel,
Yer değiştirelim”

Kendin gör
Kendini...

* Eğer şiir yazıyorsanız, bunu paylaşmak zorundasınız. Celâl HİKMET

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

TUTKU

Bir yankı vadisinde (gönlümün)
Duysam sesini,
Rüyalarımda ulaşsam gözlerine,
Hülyalarımda tutsam,
Tutuversem ellerini...

Kurallar o kadar mı keskin?
Öylesine mi olanaksızlıklarla dolu kitap?
Ve Allah o kadar mı zalim?

Sen
Ne dersen de...
Ne düşünürsen düşün!..

Gerçek -gerçek üstüne-

Seni sevmemi engelleyemezsin!..

Sana sevgim engellenemez!..

* Şiir; kendiliğinden doğar sezaryenle doğmadığı gibi, prematüre şiir de olmaz. Erol KARATEKİN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MEYHANECİ

Son bir kadeh daha doldur ermeden sabah,
Bir plak, bir şarkı daha koy, çekmeden ah!
Rehberlik etsin makamda sultanı yegâh,
Dönelim zaman saatine, meyhaneci...

Şu toy sarışına bir kadeh daha benden,
Bilsin ki “Kederliyim!” hiç sormasın “Neden?”
Biz dönüyorduk o yollardan, o giderken,
Sebep önemsiz; “Sıhhatine!” meyhaneci...

Son bir sigara... Dumandan iç içe halka,
Meze kalmamış hiçbir tabakta, bir lokma,
Derler (mümkün mü?); “Kafana hiçbir şey takma!”
Haydi be! “Fondip!”  niyetine meyhaneci...

* Şiir bir yaratmadır; evet, ama yüz bin yıllık araçlarla bir yaratma. Bir ozan her dizesine kendi yaptığı dilden, kendi yaptığı dilbilgisinden kata kata en sonunda hem büyük dilini, büyük dilbilgisini yaratır; hem okuyucusunu oralara ulaştırır. Fazıl Hüsnü DAĞLARCA      

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ANLAT, ANLATABİLİRSEN...                      

O kadar çok seveni vardı
Ki;
O gittiğinde
“Geçmiş olsun!”
Dediler
Birbirlerine...

“Allah rahmet etsin!”
Yerine...

* Şiir, sözcüklere sığmaz, sonsuzluğa dokunur. İhsan TOPÇU

 

 

 

 

 

 

HÜZÜNDE SİTEM


                -
Andre GIDE’i anarak -

Aramıza istekle koysanız da bir uçurum,       
Sizi sevmem gerek, sizi sevmeğe mecburum,
Ne olursa olsun gönlümüzdeki konum, durum,
Sizi sevmem gerek, sizi sevmeğe mecburum.

Seçme, seçilme şansım yoktu hiç, etsem de esef,
Tahammül etmem gerek bu yaşama maalesef,
Gönlümdeki çekinikliği edemesem de def
Sizi sevmem gerek, sizi sevmeğe mecburum.

Söylemeseniz güzel söz, sormasanız da hal hatır,
Yazmasanız mektup, göndermeseniz iki satır,
Bağlamış olsanız da sırtıma kırk katır-satır
Sizi sevmem gerek, sizi sevmeğe mecburum.

Duymasam ne tatlı bir dil, görmesem güler bir yüz,
(Kaba anlamda) Sizden bulamasam da biraz yüz (!),
Evvel Allah sevgimizi asla esirgemeyiz
Sizi sevmem gerek, sizi sevmeğe mecburum.

Nerelerdesiniz şimdi? Bir akşam ufkunda mı?
Yıllar ötesi başka dost, sevdikler kolunda mı?
Yoksa önceliği olan ahiret yolunda mı?
Sizi sevmem gerek, sizi sevmeğe mecburum.

Dönüş yolunda bir ben olacağım size yakın,
Dualar, kefen, namaz, mezar ve sonuçta talkın,
Bugüne dünden hazır, inançsız olmayın sakın
Sizi sevmem gerek, sizi sevmeğe mecburum.

* Şairlerin sadece şiirleri vardır. Ece AYHAN (ÇAĞLAR)

                            

 

 

 

 

 

 

 

İFLAS

Öğrenmeli, geçmemelisin asla pas, 
Sonra çekeceklerin olur hep yas,
Tüm dost bildiklerin atınca kazık
Bir de bakarsın etmişsin iflas…

Sevincin kısasına her an et tamah,
Acının uzununa çekme sakın ah,
Bir şeyler yanlışsa deme sakın “Vah vah!”
Dön şöyle bir bak arkana, sonuç;  iflas…

Önceden belli perşembenin gelişi,
Çarşamba ile hazır olmalı kişi,
Doğruyla vaktinde bitirmeli işi
Yoksa hayret edilmez bir sonuç; iflas…

Her sabah taze bir başlangıçtır, inan,
Sen kazanırsın hep doğru çalışırsan,
Gayret etmezsen kalırsın altında zan
Gevşeklik pahalı, sonuç olur iflas…

Isıracak, havlamaz, de ona sen; “Hoşt!”
Her şey dolu, vermemelisin asla boş,
Deseler de her gönülden, destek çok hoş
Gerçek yüzle karşılaşırsın ve: iflas...

* Güzel şarkı, güzel şiir üstüne bestelenir. Münir Nurettin SELÇUK

 

 

 

 

MÜKEMMEL DEĞİLİZ

Eğer iyice düşünürsek biz,
Yanlış kararlı değilseniz siz,                     
Bilinmelidir ki hiç birimiz,                        
Hiçbir zaman mükemmel değiliz.              

Söylesek de ara sıra yalan,                          
İstemesek, ama etsek talan,                        
Görüşmesek de hiç filân falan                    
Hiç birimiz mükemmel değiliz.                   

Mutluluk keçiboynuzuysa,
Bir dirhem bal eğer buysa,
Herkes bir an birbirine uysa
Yine de biz mükemmel değiliz.

Gülsek de varlıkta sefalete,
Güvenmesek kısır adalete,
Boş versek soysuz atalete
Yine de biz mükemmel değiliz.

Olmasak hırsız, yemesek rüşvet,
Önemli olan hep iyi niyet,
Gece-gündüz etsek de ibadet
Bizler neden mükemmel değiliz?

Tamahkâr, haris, aç hepsi aynı,
Kanaatkârlığı tanımalı,
İsraf değil, tutum güzel yanı
Yaparsak da mükemmel değiliz.

“Taş yeşermez!” demiş pir Mevlâna,
“Buz üstüne de yazı yazılmaz” ama
“Rabb’ın dediği olur!” daima
Velhasıl biz mükemmel değiliz.

* Şiir, kurşun gibidir, adres sormaz. Kenan SÖNMEZLER

 

AŞK HİKÂYESİ “ACIKLI FİLMLER BENİ DAİMA AĞLATIR!”               

Zengin kız – fakir oğlan… Ve aşk… Bu olay…
Veya oğlan zengin... Değişim kolay,
Biraz hüzün, az neşe ve Ah! Ah! Ay! Ay!
Sonuç; “Sad movies always make me cry!”

Belki kız sever, belki de tersine,
Karışılmaz âşıkların derdine,
Aileler girerse birbirine
Bil ki; “Sad movies always make me cry!”

Kıza karşı çıkar baba; “Hayır!” der,
Oğlan kız için dağları deler!
Kız kahreder (belki), intihar eder
Çünkü “Sad movies always make me cry!”

Belki zelzele olur, çıkar yangın,
Belki kıza rastlar bir kurşun çılgın,
Sel, çığ, kaza... Ve olur insan dalgın?!
Of! Of! “Sad movies always make me cry!”

Yorgan yakılır, bir pire-hiç için,
Sebep yaşanır, belirtilmez niçin?
Her şeyi yok sayıp, bir kalem geçin
Zira; “Sad movies always make me cry!”

Belki kıza vardır önce göz koyan,
Belki de oğlanın aslıdır çoban,
Bir de söylerse dostlar yalan dolan
Oy! Oy! “Sad movies always make me cry!”

Ana hüzünlü, abla-kardeş dertli,
Çevre heyecansız öylesi sert ki,
Kahramanlarımız -malûm- bir mert ki
Gör ki ; “Sad movies always make me cry!”

Dahası kız bir ara kanser olur,
Oğlan gurbete gider, ilaç bulur,
Eş-dost araya girer, verir huzur
Ve de; “Sad movies always make me cry!”

* Şiir, tez canlılığı hiç kaldırmaz. Tahsin ŞİMŞEK

                      

 

 

 

EL FATİHA

Bir boşluk içimde
Uzanamadığım, dokunamadığım
Ne deniz, gök mavi
Ne gül, kan kırmızı
Ne de karanfil, süt beyaz...

Sevgili arzusu
Ana kokusu
Berraklığında acıyan su
Sessizlikte Tanrı korkusu
Yok!

Güneşe gidilmiyor
Ay gelmiyor beri
Yağmur yağmamakta çisil çisil
Kar düşmemekte lâpa lâpa
Hazan pusuda değil yeşilde
Kuşlar dillerini yutmuş
Sanki...

Hatta iki kere iki dört ediyor yine
Mutluluk hakkını yitirir gibi
Sevinçte hüzün
Cehennemde cennet
Daha ayrılmadan özlemek
Bile
İmge...

Tükenmişe benzer
Hece, uyak, dizeler...
Şair öldü mü yoksa?

“Bir varmış, bir yokmuş!”

* En az sözcükle yazmalı şiiri. Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BABAMA

Bir büyük mesafe aramızda benim uyduğum, sizin koyduğunuz,
Bir sessizlik yaratılmış, benim sağır olup, sizinse duyduğunuz,
Yaşanması mümkün sevgi tükenmişliğinin çemberinde hiçlik var,
Benim ölmek isteyip, sizin coşkunca yaşam için uyduğunuz.

Bir şeyler var anlayamadığım tarifsiz, sezemediğim galiba,
Yıllar aramızdaki saygıyı mı, sevgiyi mi tüketti acaba?
Ben sizin için bugüne dek iyi olmayan ne yaptım ki baba?
Durup dinlenmeden sitemle hep ama hep vurdunuz...

* Şiir; evlat gibidir, bakılmazsa olgunlaşmaz. Erol KARATEKİN